28 Aralık 2014 Pazar

Stalker (1979)


Sanki zor bi işe kalkışıyorum bu filmi bloğuma yazmaya karar vermekle. Evet bu film hakkında yazı yazmak biraz boyumu aşıyor sanki. Ama bu bloğun zaten filmler hakkında çok derin incelemeler yapmak değil, izlediğim filmleri biraz insanlara anlatmak amacıyla başladığını düşününce yazmaya karar verdim. Çok fazla film izleyen bi insan olduğum için, "güzel film tavsiye etsene" diyenler oldu hep bana, bu blog da aslında bu soruyu cevaplamak içindi.


Gelelim filme... Aslında yönetmenin Tarkovsky olduğunu söylemek biraz fikir verecektir film hakkında. Ben de daha önce Rus yönetmenin sadece Solyaris (1982) ve Ivanovo detstvo (1962) filmlerini izledim, ki Ivanovo detstvo'nun da yönetmenin diğer filmlerinden daha farklı olduğunu okudum her yerde. Gene de Tarkovsky'nin herhangi bir filmini izleyince, daha önce izlediğiniz filmlerden farklı olduğu hissine kapılıveriyorsunuz hemen sanki. Bu filmse renksiz başlayıp renkli görüntülere geçtiği o harika sahnesiyle, adeta filmi dondurup söylenmeye başlanan etkileyici replikleriyle, bilim kurgunun bile Tarkovsky sinemasında insan doğasına ve insanın ruhunun en derinlerine bakmayı amaçlamasıyla başka filmlerden çok ayrı bir yerde duruyor bana göre. Bütün bu sanatsal ve felsefi konuların içinde filmin kendini büyük bir merakla izlettirmesi ve izlerken adeta gerçek dünyadan soyutlanmamız ise apayrı bir konu.

Filmin konusuna gelince, üç adam (yazar, bilim adamı ve iz sürücü) bir meteor düşmesi sonucu oluşan ve girilmesi yasak olan Zone isimli bölgeye girmeye karar verirler. Zone'a girmek yasaktır, çünkü içinde ulaşılabildiği takdirde bütün dileklerin gerçek olduğu bir oda olduğuna inanılmaktadır. Tabi bu odaya ulaşmak hiç kolay değildir ve Zone'un kurallarına dikkat edilmezse çok tehlikelidir. Nitekim daha önce deneyen bir çok kişi geri dönememiştir. İşte Stalker yani iz sürücümüz de bu aşamada devreye girer, aslında mesleği dileklerini gerçekleştirmek isteyen insanları Zone'a götürmek ve onları yönlendirmektir. Filmde de iz sürücü, yazar ve bilim adamıyla onları bu odaya götürmek için anlaşmıştır. Zone'a ulaştıktan sonra, odaya gitmek için izlenmesi gereken yolu anlatır Stalker, ona göre odaya giden yol en kısa ve doğrudan olan yol değildir, daha çetrefilli ve dolambaçlı yollardan gidilmelidir. Çünkü Stalker'a göre odada dileklerin gerçek olup olmayacağına da "Zone" karar verir ve dileği gerçek olanlar aslında iyi ya da kötüler değil, sadece umutsuzlardır. Bu yolda bilim adamı, Stalker'ı dinleme eğilimindedir ama yazar daha şüphecidir ve biraz da kendi istediklerini yapma eğilimindedir. Odaya ulaştıklarında ne düşünecekleri ve aralarında geçen konuşmalar ise filmin kilit noktasıdır bana göre.


Aslında bu filmin Tarkovsky'nin daha önceki bilim kurgu filmi Solyaris'in büyük başarı kazanmasıyla, Rusların da Amerikalılar gibi büyük bütçeli bilim kurgu filmleri çekebileceklerini göstermek amacıyla çekilmesi bekleniyormuş. Fakat neyse ki Tarkovsky bu hataya düşmemiş ve bütün özel efektleri senaryodan çıkarıp sadece üç karakterin ana hikayesine odaklanmış. Bu arada film iki kere çekilmek zorunda kalmış, çünkü ilk kopyası gizemli bir şekilde yok olmuş. Filmdeki bütün o zorlu sahneleri tekrar çekmek zorunda kalmak oyuncuların yüzlerine ve filmin genel havasına yansımış sanki, bir şekilde belki daha da başarılı yapmış filmi bu yüzden. Film çekildikten 7 yıl sonra gerçekleşen Çernobil kazasından sonra terk edilmiş bölgeye "Zone" denilmesi ve orda kalan insanların da kendilerine "Stalker" demesiyse filmin aslında ne kadar etkileyici olduğunun bir göstergesi sanırım.

Kısaca, ben kendi kıt sinema bilgimle işte bilim kurgu filmi budur diyorum, saçma sapan özel efektler curcunası Hollywood filmleri değil. Keşke örneğin Nolan da bu Hollywood saçmalığına düşüp de konuyu öne çıkardığı filmlerinden vazgeçmeseydi efektler uğruna. Bu blogda hep Hollywood filmlerini kötülüyo gibi oldum, tabi ki ordan da çok güzel filmler çıkıyor ara sıra, ama genel olarak sadece sinema konusunda değil, bütün alanlarda her şeyin seri üretim, para için ve sadece seyirci çekmek için insanları salak yerine koyma eğilimine girmesinden rahatsızım. Bloğun amacından çok uzaklaşmadan, eğer değişik bir film izleme konusunda biraz tanıtıcı veya ikna edici olabildiysem ne mutlu bana. Ayrıca kendime de en kısa zamanda Tarkovsky'nin diğer kült filmleri Offret, Nostalghia ve Zerkalo'yu izleme tavsiyesinde bulunuyorum. Stalker'da geçen, filmdeki bütün hareket durmuş gibi görünürken söylenen ve belki de tekrar tekrar izlenmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken repliklerden biriyle yazımı bitirirken, yeni film yorumlarında görüşmek üzere diyorum.
    “Zayıflık harika bir şeydir, güç hiçbir şey. Bir insan yeni doğduğunda zayıf ve esnektir, öldüğü zaman ise sert, kaskatı ve duygusuzdur. Bir ağaç büyürken zayıf, esnek ve tazedir. Kuru ve sert hâle geldiğinde ölür. Sertlik ve güç ölümün arkadaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık ise varoluş tazeliğinin ifadeleridir. “(Lao Tzu…Filmde Stalker’ın ifadeleri)